Yorum İlkeleri Kapsamında Senette İmzaya İtiraz Hukuksal Değerlendirme
Şubat 1, 2021

Asıl Dava Sonucunu Öne Çekecek Nitelikte İhtiyati Tedbir Kararı Verilebilir Mi?

Başaranlar Hukuk Bürosu

KARAR İNCELEMESİ

 

Av. ÜMPE BAŞARAN

  1. İNCELEME KONUSU KARAR

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi,  T.21.3.2012, E.2012/2615, K. 2012/7420
Davacı, davalı bankadan konut finansmanı kredi sözleşmesi ile kredi kullandığını ancak bu borcun aşırı oranda yükselmesi nedeniyle ifa güçlüğü yaşadıklarının bu nedenle hakimin sözleşmeye müdahalesiyle ödemenin sözleşme tarihindeki kur üzerinden yapılması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve bu şekilde sözleşmenin uyarlanmasını talep etmiştir.
Mahkemece değişen hal ve şartlar sebebiyle edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulduğu ve davacı açısından bu durumun çekilmez bir hale geldiği belirtilerek dava sonuna kadar taksitlerin sözleşmenin yapıldığı tarihteki kur üzerinden yapılması için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş; bu karara davalı taraf mahkemesine itiraz etmiş mahkeme davalı tarafın bu itirazını red etmesi üzerine davalı taraf HMK 394/5 gereğince kararı temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 1086 sayılı HUMK’nu iptal eden 6100 sayılı HMK’nın da 1086 sayılı Yasanın 101 ve takip eden maddelerindeki ihtiyati tedbirle ilgili öngörülen düzenlemelerden ayrılacak değişiklik hükümlere yer verilmiştir. Bunlardan bir tanesi ihtiyati tedbir isteğinin reddine dair verilen veya itiraz üzerine verilen karara karşı kanun yolunun açılmış olması, öncelikle incelenip, kesin olarak karara bağlanmasıdır. (6100 sayılı HMK. 391/3 Md.)
Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir “…kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır.” Şeklinde tarif edilmiştir. (Medeni Usul Hukuku 12.Baskı Sh. 714-Prof. Dr. Muhammet Özekeş) Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerine yeni bir takım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır.
Nitekim 6100 sayılı HMK’nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389.madde başlığında “ geçici hukuki korumalar “ olarak vasıflandırılış ve aynı maddenin birinci fıkrasında “ mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar da duraksamaya yer bırakamayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece, davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi HMK’nu 394/5’ne aykırı olup bozmayı gerektirir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bu nedenle davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 21,51 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 21.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.”

  1. OLAYIN ÖZETİ

Davacı, davalı banka ile konut finansmanı kredi sözleşmesi imzalayarak kredi kullanmış ancak borcun aşırı oranda yükselmesi nedeniyle ifa güçlüğü nedeniyle hakimin sözleşmeye müdahalesini ve  ödemenin sözleşme tarihindeki kur üzerinden yapılması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve bu şekilde sözleşmenin uyarlanmasını talep etmiştir.

  1. MERCİ KARARLARI
  1. Yerel Mahkeme Kararı

Yerel mahkeme, edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulduğunu  ve bu durumun davacı açısından çekilmez hale geldiğinden, dava sonuna kadar taksitlerin sözleşmenin yapıldığı tarihteki kur üzerinden yapılması için ihtiyati tedbir karar vermiştir.

  1. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Kararı

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi davalının temyiz itirazlarını inceleyerek Yerel Mahkemenin vermiş olduğu ihtiyati tedbir kararını, davanın ve uyuşmazlığın esasını çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek bozmuştur.   

  1. DEĞERLENDİRME
  1. HUKUKİ SORUN

Yukarıda verilen olay ve yargı kararlarının incelenmesinden, tartışılması gereken sorunun, hukukumuzda, asıl dava sonucunu öne çekecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilip verilemeyeceğidir.  

  1. İHTİYATİ TEDBİR KAVRAMI VE ASIL DAVA SONUCUNU ÖNE ÇEKEN TEDBİR KARARI VERİLİP VERİLEMEYECEĞİ

 

Herşeyden önce ihtiyati tedbir kavramını, çeşitlerini ve bu konuda pozitif hukuk kurallarına  kısaca değinmek gerekir.

Güçlünün karşısında zayıfın korunması ihtiyacının ortaya çıkması nedeniyle  adalet dengesinin sağlanması bakımından hukukumuzda da kabul edildiği üzere kendiliğinden hak alma yasaktır. Hakkın korunmasında, ihtiyati tedbir önlemleri, kendiliğinden hak alma önlemleri karşısında önceliğe sahiptir. Bir yandan zayıfın korunması gerekliliğinin karşısında, geç gelen adalet ile sonuca ulaşılamaması nedeniyle, güçlünün de korunması gerektiği zaman içinde ortaya çıkmıştır. İhtilaf halinde hakkın tespiti ve sahibine teslimi için şekli hukukun devreye girmesi gerekir. Bir hakkın gerçekten korunabilmesi için nihai karar verilinceye kadar, zamanında ve  yeterli hukuki önlemlerin alınması gerekliliği,  yine hak ve adalet terazısının sağlanmasının bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Hukukmuzda kabul edilen yargılama sisitemi ile, hakkın ispatı ve devlet tarafından korunma sağalayacak kararın verilmesi arasında bir hayli uzun zaman geçmektedir. Hakkın korunabilmesi için geçici hukuki koruma önlemlerine ihtiyaç vardır. Hak arama özgürlüğü Anayasa ile koruma altına alınmış temel bir haktır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısmı geçici hukuki kaorumalar diye adlandırılırmıştır. HMK md. 389’ da geçici koruma tedbiri olarak ihtiyati tedbir kurumu düzenlenmiştir.

HMK md. 389  “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Amir hükümde, geçici hukuki koruma olan ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi koşulları açıkça belirtilmiştir. Koruma altına alınması gereken bir hakkın varlığı halinde, bu hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağı ya da elde edilmesi tamamen imkansız hale gelecek bir durumun ortaya konulmuş olması gerekir.  Hakkın elde edilmesinde gecikme yaşanması halinde, sakınca veya zararın doğacağı endişesi var ise ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Bu halde; mevcut bir hak, hakkın elde edilmesinde tehlikeli hal veya gecikmesinde zararın ortaya çıkabilecek koşulların gerçekleşmesi durumlarda ihtiyati tedbir kararı verilmesi zorunludur.

İhtiyati tedbirler genel olarak teminat amaçlı, düzenleme amaçlı ve eda amaçlı olabilir. Doktrinde düzenleme amaçlı tedbirlerin tek başına bir tedbir türü olarak nitelendirilmesinde görüş birliği yoktur.  Bir kısım yazar düzenleme amaçlı tedbirlerin, ayrı bir yargılaması ve sonuca ulaşmasında farklılık olmadığından,  eda amaçlı tedbirlere dahil etmektedir.

Teminat amaçlı tedbirlerle uyuşmazlık konusu şeyin dava sonuna kadar güvence altına alınmasını ve asıl davada verilecek hükmün daha sonra icra edilmesi güvence altına almaktadır. Teminat tedbirlerin amacı mevcut durumu değişikliklere karşı korumaktır. 

Eda amaçlı tedbirler ise bir hakkın geçici olarak gerçekleştirmeyi ve alacaklıyı tatmin etmeyi amaçlar. Asıl davada bir şeyi vermeye, bir işi yapmaya veya yapmamaya karar verilmektedir, bu kararlar eda amaçlı tedbir kararları ile geçici olarak öne çekilmektedir.  Hak derhal yerine getirilmediğinde telafisi imkansız zarar terazinin bir kefesinde dururken, hakimin verdiği karar ile,  tam ispat ölçülerini yerine getirilmeden, hatta daha dava bile açılmadığı devrede, aleyhine tedbir kararı alınan kişinin cebri icra tehdidi altına aldığı durum da terazinin diğer kefesindedir. Bu durumda, asıl davanın sonucunu öne çeken tedbirler mümkün müdür? Olmalı mıdır? Sorusuna cevap verirken, eda amaçlı tedbirlere hakimin karar verip veremeyeceği tartışılması ve irdelenmesi gerekir.

Teminat amaçlı ve eda amaçlı tedbirler doğrudan maddi hukukta düzenlenen hakka yöneliktir. Hakkın korunması, karardan verilmeden önce elde edilmesi, veya hakkın kullanımın engellenmesidir. 

Düzenleme amaçlı tedbirler ihtilaflı olan hukuki ilişkinin düzenlenmesini amaçlamıştır . Doğrudan hakka yönelik değil ise de hukuki ilişkiye müdahale ederek dolaylı olarak hak da korunmuş olacaktır. Düzenleme amaçlı tedbirlerin, teminat ve eda tedbirlerinden farklı olarak, bir hukuki ilişkinin varlığı ve bunun düzenlemesi ihtiyacı ortaya çıktığında uygulanabilecektir. Maddi hukukta yer alan hakları tartışıldığı bu hukuki ilişkinin yeniden düzenlenmesi, değiştirilmesi veya farklı bir şekilde kurulması gerektiği durumda, hakim hukuki ilişkiye müdahale eder.  Bu müdahale tartışma konusu olan hukuki ilişkiye ve davada ileri sürülen talebe istinaden olabilmektedir. Bu nedenle de düzenleme amaçlı tedbirlerin teminat amaçlı ve eda amaçlı olarak incelenmesi gerekecektir. Bazı yazarlar, yargılaması ve sonucu teminat ve eda amaçlı tedbirlerden farklı olamayan düzenleme amaçlı tedbirler, ayrı bir tür olarak kabul etmemektedir.

İhtiyati tedbir kararının verilebileceği halleri düzenleyen madde uyarınca, eda amaçlı tedbirlerin verilmesini engellemediğini, hakime bu konuda tam bir serbesti bahşederek, hakka kavuşmasında tehlikeli hallin gerçekleşmesi her türlü önlemleri alması gerektiğini düzenlemiştir.  AY mad. 36’ın gereği de budur. 

HMK mad. 391’de, Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, verebilir. Kanun hükmünden açıkça, eda amaçlı  veya düzenleme amaçlı eda sonuçlu tedbir kararlarına karar verileceği belirtilmiştir.

Geçici hukuki korumaların amacı, asıl karar ile korunabilecek hakkın, karar verilinceye kadar korunmasıdır. Asıl davada verilecek karar için tam ispat ölçüsüne ulaşmadan, hakkın varlığı ve korunması ihtiyacı yaklaşık ispat ölçüsü ile ortaya konulması, korunmaya yönelik tedbir alınmadığı takdirde ciddi zararın ortaya çıkıcağı anlaşılması  halinde hakkın korunması için gerekli her türlü önlem alınabilecektir. Hakime geniş takdir yetkisi tanınan bu alanda, her somut olayda, kimin korunması gerektiği ayrı ayrı tespit edilmesine ihtiyaç olduğundandır. Zira, tedbir kararları, bir yandan hakkı korurken diğer tarfın temel haklarını da ihlal etmemesi gerekir. Bozulan hassas adalet terazisi dengesinin sağlanması temel hukukumuzun gerğidir.

Düzenleme amaçlı tedbir talebinde, taraflar arasında var olan hukuki ilişkinin yeniden düzenlenmesi veya uyarlanması için hakimin müdahalesini talep etmektedir. Talep edenin,  mevcut hukuki ilşikinin olduğu gibi hukuk aleminde devam etmesi halinde telafisi zararının doğacağını açıkça ortaya koyması halinde bu ilişkinin yeniden düzenlenmesi konusunda verilecek kararın öne çekilmesi yönünde tedbir karar verilmesini istemesinde hukuken engel bulunmamaktadır. Bilakis, maddi hukuk kurallarında, dava sonucunu öne çeken bir çok düzenleme bulunmaktadır. Örneğin, Türk Borçlar Kanunu mad. 76’da, hakim talep halinde, davalının zara görene dava sonuçlanmadan ödeme yapmasına karar verebilir. Türk Ticaret Kanunu mad. 128, 449, 61 gibi hükümlerde düzenlemeye bakıldığında, asıl dava sonucunu öne çeken niteliktedir.

  1. KARARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

 

Pozitif hukuk kurallarımızda kabul edilmiş usul kurallarımızda da yasaklanmamış  asıl dava sonucunu öne çeken tedbir kararları verilebiceği düzenlemiş ise de, Yargıtay, davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği yönündeki görüşü istikrar kazanmıştır.

İncelemeye konu olayda, taraflar arasında kurulmuş bulunan sözleşmenin, değişen durum ve koşulların karşısında, sözleşmenin imzalandığı tarihte öngörülemeyecek derecede değişmiş olması nedeniyle, yeniden uyarlanmasını konusunda hakimin müdahalesini talep edilmiştir. Yerel Mahkeme, dava hakkında karar verilmezden önce, asıl dava sonunda verilecek karar gibi, sözleşmenin uyarlanması sonucuna ulaşacak nitelikte tedbir kararı vermiştir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, yerel mahkemece verilen tedbir kararını, asıl dava sonucunu öne çeker nitelikte yani  davanın ve uyuşmazlığın esasını halleder şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğini belirterek bozmuştur.

Somut olaya bakıldığında, davacı ile davalı arasında imzalanmış olan konut finansmanı kredi sözleşmesinde belirtilen yabancı para borcunu edimini, sözleşmenin imzalandığı tarihte borcun bu kadar artacağı öngörülememiş olması ve bu şartlarda ödemeye devam etmesi halinde mahvına neden olacağını ortaya koymuştur.
İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi koşulları olan,  mevcut durumda meydana gelebilecek değişme sonucu davacının hakka kavuşması zorlaşacak ve ciddi bir zararı doğmasında endişe edilmesi halleri gerçekleşmiştir. Nitekim Yargıtay bozma kararının gerekçesinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi koşullarının  neler olduğunu belirtikten sonra, sonraki hükümlere atıf yaparak, verilecek karar ve içereceği hususlar da duraksamaya yer bırakamayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür vazedilmiştir diyerek  karar vermiştir.
HMK mad. 389’u devam eden maddelerde yukarıda açıklandığı üzere, HMK mad. 391 uyarınca, hakim, bir şeyin yapılması veya yapılmaması hakkında, sakıncayı ortadan kaldıracak ve zararın engelleyecek her türlü tedbire karar verilebileceği öngörülmüştür. 
Yerel Mahkeme dava konusu talep ile ilgili olarak, maddi hukuk kuralında belirtildiği gibi, değişen hal ve şartlar sebebiyle edimler arasındaki dengenin aşırı ölçüde bozulduğu ve davacı açısından bu durumun çekilmez bir hale geldiğini tespit ederek dava sonuna kadar taksitlerin sözleşmenin yapıldığı tarihteki kur üzerinden yapılması için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Yerel Mahkemenin bu kararı uygulandığında,  davalı tarafın mahvına da neden olunmayacağı açıktır.

  1. GÖRÜŞÜMÜZ

Davaya konu somut olayda,  döviz borçlanılması suretiyle ev kredisi kullanan davacının, davalı bankaya karşı zayıf ve korunması konumda olduğu açıktır. Davacının TBK md. 138 uyarınca, değişen hal ve koşulların değişmesi nedeniyle aşırı ifa güçlüğü ortaya çıkınca, hakimden sözleşmeye müdahale etmesini ve sözleşmede belirtilen ödeme koşullarının yeniden uyarlanmasını talep etme hakkı vardır.

Maddi hukuk bakımından korunacak hak, sözleşmenin kurulduğu sırada mevcut olan risk dağılımı dengesinin, talep edenin kusuru olmaksızın nedenlerde bozulmuş olması nedeniyle, risk paylaşım dengesinin yeniden sağlanmasıdır.

Davacı, döviz borcu altına girerken, dövizin yükselme riskini üstlenmiş ise de, aşırı yükselmesini öngörebilecek durumda olmadığından bu riski üstlenmemiştir. Bu durumda risk dağılımı dengesi bozulmuş olduğundan yeniden sağlanması adaletin gereğidir.

Usul hükümleri bakımından, davacının, sözleşme ile bağlılık ilkesi ve tedbir kararı verilmediği takdirde, davacının icra tehdidi ile karşı karşıya kalacağı, dava sonunda elde edeceği sonucu öne çekmediği takdirde, icra takibi nedeniyle malvarlığını yitirme, bir daha geri alamama tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Davacının maddi hukuk ile korunan hakkı olduğu sabittir. Bu hakkın elde edilmesinde gecikme olması halinde de, davacı ödemek zorunda olmadığı borcu ödemek zorunda kalarak, telafisi imkansız zararlarının ortaya çıkacağı tartışmasıdır.

Yerel Mahkemece verilen tedbir kararının düzenleme amaçlı eda sonuçlu tedbir niteliğindedir. Hukuki ilişkinin yeniden düzenlenmesi (sözleşmenin uyarlanması) talepli davada, asıl davanın sonucu öne çekilmediği takdirde telafisi imkansız zararlar doğacağından,  sözleşmeye konu borcun, dava sonuçlanıncaya kadar  sözleşme tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak ödenmesine, aksi takdirde davacının borçlu temerrüdü hükümleri gereği icra takibi ile karşı karşıya kalarak, ciddi ve telafisi imkansız zararları doğacağından tedbir kararı yerindedir. 

BİBLİYOGRAFYA:

Erişir, Evrim: Geçici Hukuki korumanın temelleri ve İhtiyati Tedbir Türleri,1.Baskı, İstanbul  2013,
Konuralp, Cengiz Serhat:  İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati tedbirler, 1. Baskı, İstanbul 2013,